Alba yine annesi gibi kaçmak isteyenleri Estebanin yani dedesinin evinde saklıyordu ama bu kaçakları ev halkı hortlak ve ruh sanıyordu çıkardıkları sesleri



nü kaçakları saklamak amacıyla kullanıyor, onları daha güvenli bir yer buluncaya ya da ülke dışına çıkartıncaya kadar orada ba­ rındırıyordu. Gölgede yaşayan kişilere, gündüzün kaçıp kentin kalabalığına karışan, geceleyin, hem de her gece ayrı yerde giz­ lenmesi gerekenlere yardım ediyordu. En tehlikeli zaman sokağa çıkma yasağının geçerli olduğu saatlerdi: kaçaklar sokağa çıkama­ yınca polis onların dilediği gibi peşine düşebiliyordu. Alba poli­ sin en son arayacağı evin dedesinin evi olduğunu düşünüyordu. Yavaş yavaş ama hiç amacından sapmaksızın boş odaları gizli hücrelere dönüştürdü ve kanadının altına aldıklarını -kimileyin bütün bir aileburalara gizlemeye başladı. Senatör Trueba yal­ nızca kitaplığını, banyoyu ve yatak odasını kullanıyordu. Burada maun eşyalarının, Viktorya stili camlı dolapların ve Acem halıla­ rının arasında yaşamını sürdürüyordu. Onun gibi seziş gücü ve kuruntuları olmayan bir adam için bile bu karanlık konakta te­ dirgin edici bir şey vardı: ev gözle görülmez bir canavarı gizle­ mekteydi sanki. Trueba içindeki tedirginliğin nedenine parmak basamıyordu, çünkü biliyordu ki hizmetçilerin, duyuyoruz u�­ dikleri gizemli gürültüleri, arkadaşı olan başka ruhlarla birlikte evin içinde dolaşırken Clara çıkarmaktadır. Esteban karısını çok zaman sırtında o beyaz, dümdüz elbisesiyle, o genç kız gibi gülü­ şüyle gülerek salonlarda dolaşırken görüyordu. Görmezlikten ge­ liyordu onu, ürkütmemek için kıpırtısız duruyor hatta soluğunu tutuyordu. Gözünü yumar da uyuyormuş gibi yaparsa onun par­ maklarının yavaşça alnını okşadığını, mis kokulu soluğunun mel­ tem gibi yüzünde dolaştığını, saçlarının eline değdiğini hissedi­ yordu. Uygunsuz birşeylerden kuşkulanması için hiçbir neden yoktu, gene de karısının mülkü olan büyülü bölgeye ayak bas­ mamaya çalışıyordu. Gittiği en uzak yer tarafsız bölge olan mut­ faktı. Aşçısı gitmişti, çünkü kocası kazara vurulmuştu ve Güney­ de askerliğini yapan tek oğlunu da köylüler, üstlerinin emirlerini uyguladı diye öç almak için bir direkten sallandırmış, barsakları­ nı da boynuna dolamışlardı. Zavallı kadıncağız aklını oynatmış, onun bitmeyen acısıyla yolduğu saçlarını yemeğinin içinde bul­ maktan usanan Trueba'nın da çok geçmeden sabrı taşmıştı. Bir süre Alba bir yemek kitabı kullanarak tencere ve tavalarla dene­ yimlere girişti. Gene de bütün iyiniyetine karşın dedesi, hiç de­ ğilse günde bir kez adam gibi karnını doyurabilmek için hemen" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar