"altında tuttuğu bütün düşünceler Alba'nın üstüne yürüyordu. Gecenin o saatinde tek trafik, ölüler ve tutuklularla dolu kam yonlardan ve sokağa çıkma yasasının karanlığında sokaklar, yo lunu şaşırmış kurtlar gibi dolaşan polis arabalarından ibaretti. Al ba yattığı yerde zangırdıyordu. Bütün o tanımadığı ölülerin ha yaletlerini görüyor, büyük evin ihtiyar bir kadın gibi hırıl hırıl soluduğunu duyuyordu. İşitme duyusu keskinleşmiş gibi o ür künç gürültüleri iliklerinde duyuyordu: uzakta bir fren gıcırtısı, çarpan bir kapı, bir silah sesi, çizme patırtıları, bastırılan bir ba ğırtı. Sonra uzun sessizlik geri gelerek şafağa kadar sürüyor, o za man kent yeniden uyanınca güneş gecenin korkularını sanki sili yordu. Evde geceleri uykusuz yatan tek kişi kendisi değildi. Alba çok zaman dedesine rastlıyordu: sırtında gecelik, ayağında terlik, sanki gündüzkinden daha yaşlı, daha üzgün, kemiklerinin ve içi nin sızısına dayanamadığı için korsanlar gibi yakası açılmadık sövgüler okuyarak mutfakta bir fincan et suyu ısıtırken. Annesi de çok zaman mutfakta birşeyler aranıyor, evin boş odalarında bir geceyarısı hayaleti gibi dolaşıyordu. Böylece aylar geçti. Askerlerin iktidarı kendileri için kapmış olduklarını, darbeye olanak hazırlamış olan Sağcı politikacılara ülkeyi vermeye niyetleri olmadığını herkes anladı, Senatör Tru eba bile. Askerler ayrı bir soydu sanki, sivillerden ayrı dil konu şan birer kardeş. Onlarla diyalog kurma çabaları bir sağırlar söy leşisinden başka bir şey olamazdı, çünkü askerlerin katı şeref an layışına göre en ufak bir görüş ayrılığı ihanet sayılıyordu. Onla rın politikacıları içine almayan kurtarıcılık tasarımları olduğunu Trueba kavramıştı. Bir gün Blanca ve Alba'yla durumu konuşu yorlardı. Esteban, amacı bir Marksist diktatörlüğün olasılığını ortadan kaldırmak olan darbenin ülkeyi çok daha katı hem de görünüşe göre yüzyıl süreceğe benzer bir diktatörlüğe yargılamış olmasının karşısında duyduğu esefi ortaya vurdu. Ömründe ilk olarak Senatör Trueba yanılmış olduğunu itiraf ediyordu. Son günlerini yaşayan bir ihtiyar gibi koltuğuna gömülmüş oturdu ğunu, gözlerinden sessiz yaşlar süzüldüğünü gördüler. İktidarı yi tirdiği için ağlıyor değildi. Ülkesi için ağlıyordu. O zaman Blanca onun yanına diz çöküp elini tuttu. Pedro Tercero'nun bu evde, ruhların döneminde Clara'nın yaptırtmış olduğu boş ogalardan birinde keşişler gibi yaşamakta olduğunu" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar