"nuşmaları gerektiğini öğretti. Gene de Alba eve telefon ederek zafer ya da ölüme kadar arkadaşlarıyla birlikte kalacağını bildirdi ve bu sözler, daha ağzından çıkar çıkmaz ona yapmacık geldi. Dedesi telefonu annesinin elinden kaptı. Alba'nın yazık ki çok iyi bildiği o ses tonuyla torununa, eve dönüp bütün gece dışarıda kalmasının akla yatkın bir açıklamasını yapması için bir saati ol duğunu bildirdi. Alba da karşılığında buradan ayrılamayacağını, zaten elinde olsa da ayrılmayacağını belirtti. Esteban Trueba, "Orada, o Komünistlerin arasında ne işin var senin?" diye kükredi. Sonra hemen sesini yumuşatarak polis içeriye girmezden önce oradan ayrılsın diye yalvardı; hükümetin öğrencilerin orada uzun zaman kalmalarına izin vermeyeceğini biliyordu çünkü. "Kendi rızanızla çıkmazsanız çevik kuvvetleri içeri salıp sizi coplarla dağıtacaklar," diye sözlerini bitirdi. Alba, tahtalar ve kum torbalarıyla örtülmüş pencerenin bir aralığından bakınca karşı kaldırımda dizili duran tankları ve miğ ferler, coplar, gaz maskeleriyle donanmış, mücadeleye hazır iki sıra polis gördü. Dedesinin abartılı konuşmamış olduğunu anla dı. Polisleri şimdi ötekiler de görmüş, içlerinden kimileri titre meye başlamıştı. Birisi, göz yaşartan bombadan da beter yeni bir gaz kullanıldığını, bunun meydana getirdiği ishalin pis kokusu ve gülünç düşürmesi yüzünden en yiğitleri bile yıldırdığını söyledi. Alba bunu çok dehşet verici buldu. Ağlamamak için kendini zor tuttu. Karnında kasıntılar hissetti. Korkudan olsa gerekti. Miguel kolunu ona doladı, ama bu Alba'yı avutamadı. İkisi de, yorgun luktan bitik durumdaydılar ve geçirdikleri uykusuz gecenin tor tusunu kemiklerinde, ruhlarında duyumsamaya başlamışlardı. Sebastian G6mez, "Buraya zorla girmeyi göze alacaklarını sanmıyorum," dedi. "Hükümetin zaten dağ kadar sorunu var. Bi ze bulaşmaz." Birisi, "Öğrencilere daha önce de saldırdılar ya," dedi. G6mez, "Kamuoyu kaldırmaz bunu," diye yanıtladı. "Ülke de demokrasi var. Diktatörlük değil bu, asla da olmayacak." Miguel, "Öyle şeylerin başka ülkelerde olup bittiğini sanırsı nız hep," dedi. "Ta ki bizim de başımıza gelinceye kadar." Öğleden sonranın gerisi olaysız geçti; akşam olduğunda, uzayan açlığa ve rahatsızlığa karşın hepsi de daha serinkanlıydı lar. Tanklar yerli yerinde duruyordu. Gençler koridorlarda kağıt 326" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar