"Limse görmesin diye avlunun en dip köşesine oturuyor, birinin ,,ıkıp onu oyuna çağırması umuduyla içi titrerken bir yandan da kimsenin dikkatini çekmemek için dua ediyordu. Jaime Dayısı nın tıp kitaplarından insan doğası üstüne öğrendiklerini sınıf ar kadaşlarına anlatmasın, Esperanto'nun İngilizceden üstün oldu ğunu öğretmenlerine söylemesin diye annesi onu uyarmıştı. Bu önlemlere karşı başöğretmen yeni öğrencinin sıradışılığını daha ilk günden ayrımsamakta güçlük çekmedi. Küçük kızı birkaç hafta inceledi, sonra, gözlemi kesinleşince Blanca Trueba'yı ofisi ne çağırdı ve elinden geldiğince nezaketle çocuğun İngiliz eğitim düzenine uygun olmadığını anlatarak İspanyol rahibelerin işletti ği bir okula yazdırılmasını salık verdi. Belki onlar Alba'nın çıl gın düşgücüne gem vurarak hal ve tavrını düzeltebilirlerdi. Ne var ki Senatör Trueba'nın Miss Saint John'lardan akıl öğrenme ye hiç niyeti yoktu. Torununun, bedeli ne olursa olsun İngilizce öğrenmesini İstiyordu. İngilizcenin İspanyolcadan üstün olduğu na inanmıştı. Ona göre İspanyolca ikinci sınıf bir dildi; ev hayatı, büyü, efsun işleri, doludizgin ihtiraslar ve yararsız girişimler için uygun olabilirdi, ama Alba'nın parlamasını istediği fen ve tekno loji dünyası için tamamen yetersizdi. Esteban Trueba (yeni fikir akımlarıyla sarsıla sarsıla) en sonunda, bütün kadınların hepten budala olmadığını kabul etmişti. Varlıklı bir koca avlayacak ka dar güzel olmayan Alba'nın bir meslek sahibi olarak hayatını er kek gibi kazanabileceğini düşünüyordu. Bu konuda Blanca baba sını destekliyordu, çünkü hayata yetersiz bir eğitimle atılmanın sakıncalarını kendi yaşantısında görmüştü. Ne zaman okula gitmek İstemediği için ağladığını görse kızı na, "Senin de benim gibi yoksul olmanı, bir erkeğin eline bakma nı istemiyorum," diyordu. Alba'yı okuldan almadılar ve kızcağız buna tam on yıl kat lanmak zorunda kaldı. Clara'nın ölümünden sonra akıntıya kapılmış bir gemi olan büyük evde Alba'ya göre tek dengeli ve güvenilir kişi annesiydi. Blanca çevresindeki yıkıma ve gerilemeye karşı dişi aslanlar gibi savaşıyordu, ama bunun umutsuz bir çaba olduğu ortadaydı. Eve bir yuva, bir ocak görünümü vermeye çalışan tek kişi oydu. Es teban Trueba gerçi hala orada oturuyordu, ama arkadaşlarıyla si yasetçi dostlarını artık çağırmıyordu. Konuk odalarını kapamış, 306" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar