"Senatör Trueba'mn, ailesinin öbür bireyleriyle olan ilişkisi güngünden kötüye gidiyordu. Haftada bir, cumartesi akşamları o büyük meşe masanın çevresinde, hepsi birarada yemek yerlerdi. Önceden del Valle'lerin olan masa, antikaların en eskisiydi ve ölüleri _yatırmak, İspanyol dansları yapmak ve de daha başka umulmadık ihtiyaçlar için kullanılmıştı. Alba anneannesiyle an nesinin arasında, burnu tabağına erişebilsin diye sandalyesine bir yastık konmuş olarak otururdu. Büyülenmiş gibi büyükleri sey rederdi. İşte, o ışıklı büyükannesi, yemek şerefine dişlerini yerine takmış, çocukları ve hizmetçiler yoluyla kocasına mesajlar yolla makta; Jaime her yemekten sonra geğirerek etiket kurallarını hi çe saydığını herkesin gözüne sokmakta ve babasını sinirlendir mek için küçük parmağıyla dişlerini karıştırmakta; Nicolas göz lerini yarı yummuş her lokmayı elli kez çiğnemekte; Blanca nor mal bir sofra görünümü yaratmak hatırına, aklına gelen her ko nudan konuşmakta. Trueba önceleri nispeten sessiz durur, ama sonunda huysuzluğu onu ele verince J aime'yle yoksullar konu sunda, seçimler, Sosyalistler, temel ilkeler konusunda tartışmaya girişirdi. Ya da Nicolas'a balonla uçma ve Alba üzerinde aku punktur denemeleri yapma girişimleri yüzünden aşağılayıcı söz ler söylerdi. Ya da haşin yanıtları, kayıtsızlığı, "zaten hayatımı mahvettin, artık benim bir tek pesoluk bile mirasıma konmaya caksın," diye hiç gereksiz uyarılarıyla Blanca'yı cezalandırırdı. Arada Alba, dedesinin, gözlerini dikip uzun uzun Clara'ya ba karken pespembe, taptatlı kesildiğini, şimdiye dek hiç görmedik leri bir ihtiyara benzeyip çıktığını görürdü. Ne var ki bu pek seyrek olan bir şeydi; genelde karı koca birbirlerini görmezlik ten, bilmezlikten geliyorlardı. Kimi zaman Senatör Trueba öfke den küplere binerek öyle bir haykırmaya başlardı ki kriz geçsin de soluması normale dönsün diye yüzüne bir sürahi soğuk su çarpmak zorunda kalırlardı. Bu, Blanca'nın güzelliğinin doruğa ulaştığı dönemdi. Karşı sındakinde huzur ve güven uyandıran Mağrıbi görünümlü, ahes te, göz dolduran �ir havası vardı. Uzun boylu, yuvarlak yapılıy dı ve çabuk ağlayan, biraz beceriksiz huylarıyla erkeklerin o de de mirası kol kanat germe güdülerini uyandırırdı. Babası onun hiç gözünün yaşına bakmıyordu. Onun Pedro T ercero Garcfa'ya olan aşkını hiç bağışlamamıştı ve kendi gönlünün büyüklüğü sa280" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar