"okuluna yatılı olarak yolladılar, çünkü annesi ondan sorumlu ol mayı reddediyordu. Başkentte zelzele Dadı'yı yatağında bastırmıştı. Güneydeki kadar şiddetli değildi ama Dadı'yı gene de öldürdü. Köşedeki bü yük ev ceviz kırılır gibi çatırdamıştı. Duvarlara sayısız çatlaklar yayıldı ve yemek salonundaki kocaman kristal avize yüzlerce çıngırak gibi şangırdayarak yere düşüp tuzla buz oldu. Bunun dı şında tek ciddi yitim Dadı'nın ölümüydü. İlk anın korkusu ge çince hizmetçiler onun kendileriyle birlikte sokağa fırlamamış olduğunu ayrımladılar. Aramaya gittiler ve karyolasında buldu lar onu, gözleri evlerinden fırlamış ve başındaki bir tutam saç korkudan dimdik olmuştu. O kargaşalıkta gönlüne göre, yollu yolunca bir cenaze töreni düzenleyemediler ona. İster istemez çarçabuk gömüverdiler, gözyaşsız, demeçsiz. Dadı'nın onca sev giyle yetiştirmiş olduğu çocuklardan hiçbiri cenazesinde buluna madı. Zelzele Trueba ailesinin yaşamında öyle önemli bir değişik liğin imgesi oldu ki o günden sonra bütün olayları zelzeleden ön ce ve sonra diye ayırır oldular. Tres Marfas'da, efendi yatağından kalkamadığı için Pedro Segundo Garda gene kahyalık görevini üstlenmek durumunda kaldı. İşçileri düzene sokmak, asayişi ye niden kurmak ve baştanbaşa yıkılmış olan mülkü onarmak işi ona düştü. İşe, ölülerini yanardağ eteğindeki mezarlığa gömmek le başladılar. Mezarlık hain dağın yamacından aşağı akan lav dal gasından bir mucizeyle kurtulmuştu. Yeni mezarlar bu acınası yere bir şenlik havası getirdi. Ölülerini ziyarete gelenlere gölge olsun diye bir sıra da kayın ağacı dikildi. O küçük tuğla evlerle birlikte tahıl ambarını, sütevini, ahırları teker teker onarıp eski durumlarına getirdiler. Sonra lavla küllerin onlardan uzak durup öbür yamaca aktığına şükrederek toprağı ekime hazırladılar. Ba basının bütün bu işlerde yardıma ihtiyacı olduğu için Pedro Ter cero kasabaya yaptığı gezilerden vazgeçmek zorunda kaldı. Çalış maya istemeyerek katılıyor, patr6n'un servetini kurtarmak için canlarının çıktığını, oysa kendilerinin gene eskisi gibi yoksul ka lacaklarını babasına söylüyordu. Babası, "Oldum olası böyle gelmiş, böyle gider oğul," diye karşılık veriyordu. "Tanrı yasası değişmez." 169" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar