"çakı, yerden paslı çivileri çeken küçük, sihirli bir mıknatıs. Mar c ,s Dayının sandığındaki sihirli kitapların yarısını alıp Tres Ma ı ias'a getirdiği zaman Blanca ancak on yaşındaydı. Pedro Tercero okumakta hala güçlük çekiyordu, ne var ki öğretmeninin bütün dayaklarına karşın yapamadığını merakı ve İsteği başardı. O yazı ırmak kıyısındaki sazların, ormandaki çam ağaçlarının, tarlalarda filiz süren buğday başaklarının arasında kitap okuyarak geçirdi ler. Sinbad'la Robin Hood'un erdemlerini tartışıyorlardı. Kara Korsan'ın şanssızlığını, Gençlik Gömüsü'ndeki gerçeğe dayanan öykülerin verdiği dersleri, İspanyol Krallık Akademisi'nin sözlü ğünde bulunmayan sözcüklerin en kötü anlamlarını, dolaşım sis temini gösteren renkli resimlerdeki adamı. Bu adamın derisi yok tu, büyüklü küçüklü bütün damarları apaçık ortadaydı, gözler önünde, gene de ayağına don giymişti. Birkaç ay içinde Pedro Tercero su gibi okumasını öğrenmiş, okumaya doymaz olmuştu. Olmayacak öykülerin, yer cücelerinin, perilerin, ıssız adalara dü şen, yazgılarını belirlemek için zar attıktan sonra arkadaşlarını yiyen adamların, aşk uğruna evcilleşmeye boyun eğen kaplanla rın, büyüleyici buluşların, coğrafya ve hayvanlar dünyasındaki meraklı bilgilerin, Doğu ülkelerindeki şişe içinde yaşayan cinle rin, mağaralarda oturan ejderhaların, kulelerde tutsak tutulan prenseslerin dünyasına daldılar. Sık sık, zamanla duyuları aşın mış olan ihtiyar Pedro Garcfa'yı görmeye gidiyorlardı. İhtiyar Pedro yavaş yavaş körleşmiş, gözleri gök mavisi bir buğuyla dol muştu. O buna, "Gözlerimi bulutlar kaplıyor," demişti. Tümden unutmuş olmasına karşın torunu olan Pedro Tercero'nun ve Blanca'nın ziyaretlerine çok seviniyor, onların sihirli kitaplardan seçtikleri öyküleri dinliyordu. Çocuklar bu öyküleri onun kula ğına haykırmak zorunda kalıyorlardı, çünkü ihtiyar Pedro rüz garın kulaklarını istila ederek onu sağırlaştırdığını söylüyordu. Öykülere karşılık o da çocuklara zehirli böcek ısırmalarından nasıl korunabileceklerini öğretiyor, panzehirinin etkinliğini gös termek için koluna canlı bir akrep koyuyordu. Çocuklara yerde su aramasını da öğretiyordu. Kuru bir dal parçasını iki elinde tu tacaksın, yere vura vura yürüyeceksin, hiç ses etmeden, yalnızca suyu ve değneğin susuzluğunu düşenerek. Derken, değ nek birdenbire, suyun varlığını sezinleyerek titremeye başlar. İş te orayı kazmalısın, diye anlatıyordu ihtiyar Pedro. Gene de 146" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar