meden seçerdi. Bu sonuncusu boşa harcanmış bir çabaydı, çünkü evde kimse onun şıklığının değerini bilmiyordu. İngiliz yapımı binici kılıklarının, kadife ceketleriyle tüylü Tirol şapkalarının tek etkisi Clara'nın ona, iyi niyetle, çiftliğe daha uygun giysiler önermesi olurdu. Jean'ın hiç keyfi kaçmazdı. Evin efendisinin bı yık altından gülmesini, Blanca'nın somurtukluğunu ve bir yıldır ona hala adını sorup duran Clara'nın değişmez dalgınlığını sine ye çekerdi. Birkaç Fransız yemeği yapmasını biliyor, bunları ku sursuz olarak hazırlayıp şahane biçimde sunuyordu. Yemeğe ko nuk çağrıldığı zamanlarda onun katkısı da bu oluyordu. Evdeki ler yemek yapmaya meraklı bir erkeği ömürlerinde ilk olarak gö rüyorlardı, ne var ki bunun bir Avrupa adeti olduğunu varsayı yorlar ve cahil görünmekten korktukları için alay etmeyi göze alamıyorlardı. Kont başkente gittiğinde şinşilalarla ilgili yazıların yanısıra o günlerde kahraman asker imgesini yaymak için hazır lanan ve pek tutulan savaş kitapçıkları ve Blanca için duygusal romanlar getiriyordu. Yemekten sonraki söyleşiler sırasında ki mileyin, utanç dolu bir sesle, Avrupalı aristokratlarla Liechtens tein şatolarında, Cote d' Azur' da geçirilmiş yazlara değinip geçi yordu. Bütün o gibi şeyleri Amerika'nın büyüsüyle değiştokuş ettiği için ne kadar mutlu olduğunu her fırsatta yineliyordu. Blanca ona neden Karayip'leri seçmemiş olduğunu sorardı, ya da hiç değilse kırmaları, hindistancevizi ağaçları ve tamtamları olan bir ülke, egzotik şeyler peşindeydi madem? Ne var ki Kont, dün yanın bir ucundaki bu yarı unutulmuş ülkeden daha güzel bir yer olmadığına yemin ediyordu. Kendi özel hayatını hiç konuş maz, yalnızca araya incelikli birtakım imalar sıkıştırırdı ki bu da kulağı delik dinleyiciye onun şahane geçmişini, hesapsız servetini ve soyluluğunu belirlemeye yarardı. Medeni durumu, yaşı, ailesi, Fransa'nın neresinden geldiği konusunda hiçbir şey bilinmiyor du. Clara bunca gizemi, tehlikeli bulduğundan tarot kartlarıyla delip aydınlatmaya çalışıyorsa da Kont falının bakılmasına, avu cundaki çizgilerin okunmasına izin vermiyordu ki! Burcunu da bilen yoktu. Esteban Trueba bunların hiçbirini zerrece dert edinmiyor du. Kontun onunla satranç ya da dama oynaması, akıllı ve güler yüzlü olması, hiçbir zaman borç para İstememesi onun için ye terliydi. Jean de Satigny onları ziyaret etmeye başlayalı beri, saat 200" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar