"halar kutular içinde bodrumu boyladı. Burada Alba bunları kur duğu siperlerde tuğla olarak kullanırdı. Yıllar sonra da bu kitap lar uğursuz bir yangında yakıt olarak kullanıldı. Nicolas kitabını baskıdan çıkar çıkmaz sevgiyle kucağına al dı, yüzündeki o çakal sırıtışını gizledi, adam gibi bir kılık giydi ve kendi yaşıtlarından hala karanlığa gömülü olanlara gerçeği gö türme zamanının geldiğini ilan etti. Esteban Trueba evi okul ola rak kullanmaya izni olmadığını, Alba'nın kafasını kafirce düşün celerle doldurmasına, hele hele ona Hint fakirlerinin oyunlarını öğretmesine göz yummayacağını oğluna yeniden anımsattı. Ni colas da üniversitenin kafeteryasında vaa
vermeye gitti. Burada ruhsal ve solunumsal egzersizler üstüne verdiği derslerde hatırı sayılır bir öğrenci kitlesi topladı. Boş zamanlarında motosikletiy le geziyor ve yeğenine acıyı ve tenin başkaca zaaflarını alt etmeyi öğretiyordu. Yöntemi, kişinin kendini ürküten şeyi mimleyebil mesinden ibaretti. Ölümlü konulara karşı tuhaf bir merakı olan çocuk dayısının öğretisine uyarak düşüncelerini bir noktaya odaklar ve annesinin ölümünü görür gibi olurdu, sahiciymişçesi ne. Annesinin, kireç gibi bembeyaz ve buz gibi soğuk, o güzel menekşe gözleri yumulu, tabutunda yattığını görürdü. Ev halkı nın ağlayışlarını duyardı. Arkadaşların sıra sıra sessizce İçeriye girdik lerini, kartlarını bir tepsiye bıraktıklarını, eğik başlarla dı şarı çıktıklarını görürdü. Çiçeklerin kokusunu duyar, cenaze ara basının sorguçlu atlarının kişnemesini işitirdi. Yeni cenazelik pa buçlarının ayaklarını sıkmasını hissederdi. Yalnızlığını, terk edil mişliğini, öksüzlüğünü gözünde canlandırırdı. Dayısı onun bü tün bu şeyleri ağlamadan düşünmesine, acı içinden gelip geçsin, oyalanmasın diye karşı koymadan, gevşek durmasına yardım edi yordu. Başka zamanlarda Alba parmağını kapıya sıkıştırıyor ve yakıcı acıya yakınmadan katlanmayı öğreniyordu. Bütün bir haf tayı hiç ağlamadan geçirir, Nicolas'ın uyguladığı sınavlardan ba şarıyla geçerse bir ödül kazanıyordu ki bu hemen hemen her za man, motosiklet üstünde rüzgar hızıyla yapılan bir gezinti olu yordu: unutulmaz bir serüven! Bir seferinde kentin eteklerinde Nicolas'ın yeğenini ödül olarak götürdüğü bir yolda, ağıllarına dönen bir sığır sürüsünün ortasına düşmüşlerdi. Alba o ağır hay vanları her zaman anımsayacaktı, yavaşlıklarını, yüzüne doğru çarpan o pis kuyruklarını, tezek kokusunu, yanından sıyıran" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar