Clara torunun çok şanslı olduğunu ve bu yüzden okula gelitmesine gerek olmadığını okuma yazmayı evde ogrenebilecegini söyler ve öyle eğitim verirler. Herkse albayı el usitinde tutar



altüst ederek peynir ekmek gibi satan, yaratıklarla dolu kreş'ler yapıyordu. Vazolara taze çiçek koymak küçücük yaştan beri Alba'nın görevi olmuştu. Çocuk içeriye hava ve ışık dolsun diye pencere­ leri açardı, ama çiçekler hiçbir zaman geceye kadar dayanmazdı, çünkü Esteban Trueba'nın gürleyen sesiyle vınlayan bastonu do­ ğayı bile korkutacak kadar güçlüydü. Onun ayak sesi duyuldu mu evcil hayvanlar kaçar, bitkiler solup sararırdı. Blanca Brezil­ ya' dan gelme bir kauçuk ağacı yetiştiriyordu. Utangaç, sümsük bir çalı olan bu ağacın tek ilginç yanı fiyatıydı: yaprak sayısına göre satılıyordu. Ne zaman Esteban'ın geldiği duyulsa, yakında kim varsa koşar, kauçuğu terasa gizlerdi, çünkü ihtiyar odaya gi­ rer girmez bitki yapraklarını indirir ve sapından sütlü gözyaşı gi­ bi beyazımsı bir sıvı sızdırmaya başlardı. Alba okula gitmiyordu. Anneannesi, onun kadar yıldızı barışık ve kısmetli birinin oku­ ma yazma dışında hiçbir şey bilmesine gerek olmadığını, bunları da evde öğrenebileceğini ileri sürmüştü. Torun unu okur yazar duruma getirmek için öyle sabırsızlanıyordu ki çocuk beş yaşın­ dayken kahvaltı sofrasında gazeteleri okumaya ve haberleri dede­ siyle tartışmaya başlamıştı. Altı yaşındayken dillerde gezen bü­ yük dayısı Marcos'un sihirli sandıklarındaki büyülü kitaplarını keşfetmiş ve imgelerin dönüşü olmayan dünyasına tümüyle gir­ miş bulunuyordu. Çocuğun · sağlık durumunu da kimsenin dert edindiği yoktu; vitaminlerin yararına güvenmiyorlar ve aşıların tavuklar için olduğuna inanıyorlardı. Hem zaten ninesi onun avucundaki çizgileri incelemiş, demirden yapılmış olduğunu, çok uzun yaşayacağını bildirmişti. Evdekilerin Alba'yı şımarttıkları bir tek sudan konu vardı, o da saçını, doğuştaki koyu yeşil rengi hafiflesin diye defne İspii-tosuyla yıkamaktı. Oysa Senatör Tru­ eba saçın olduğu gibi bırakılmasından yanaydı, çünkü ailede her­ hangi bir yönüyle (yalnızca saçının deniz rengi bile olsa) güzeller güzeli Rosa'ya çekmiş olan tek çocuk Alba'ydı. Dedesini hoşnut etmek için Alba yeniyetmeliğinde defne ispirtosu kullanmayı bı­ rakarak saçını maden suyuyla yıkamaya başladı, bu da yeşil renk tonunun bir yaprak diriliğiyle canlanmasını sağladı. Alba'nın sa­ çından geri kalan yanı ufacık tefecik ve gösterişsizdi, ailesinin, hemen hiç istisnasız hepsi şahane olan öbür kadınlarının tersine. Ruhlar Evi 273/ 18" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,


Yorum Gönder

0 Yorumlar