Ehemmi mühimme tercih etmek
Atalarımızın kullandığı " Ehemmi mühimme tercih etmek" diye tabir edilen çok önemli bir prensip var. Biraz açacak olursak mühim önemli demektir,ehem en önemli demektir. Yani bir işi yaparken en önemli olanı başa almak gerekir. Tabi bu olması gereken ancak günümüzde tam bu noktada nefis, menfaat, keyif, aman eller ne derler devreye giriyor.
Ahlaki eğitim, akademik başarı baktığımızda ikisi de önemli ancak yüz kişiye sorsak ilk hangisi gelir diye yüzü de tabi ki ahlaki eğitim olmadan akademik başarı neye yarar cevabını verir. Ancak uygulamaya baktığımızda gerçek hiçte böyle değil. En basitinden okullarda sorulan ilk soru " Hocam bizim çocuğun davranışları nasıl, arkadaş ilişkilerinde uyumlu mu, kendini ifade edebiliyor mu değil de Hocam aman notlar düşük gelmesin, denemelerde bir düşüş var böyle giderse bir yeri kazanamayacak türünden sorular ön sırada yer alıyor.
Çocuklarımızın akademik başarılarını elbette önemseyeceğiz ancak küçük yaşta kazanması gereken yaradana kul olmanın ilk sırasında gelen namaza alıştırmayı, kitabımız Kuranı Kerimi düzgün bir şekilde okumasını da dert edinsek inanın akademik başarıdan bir şey kaybolmaz aksine daha güçlü bir kişilik ve iç huzur sayesinde akademik başarıda beraberinde gelecektir.
Ehemmi mühimme tercih eden her zaman kazanır. Bununla ilgili anlatılan aşağıdaki menkıbeden alınacak çok ders var. Hepimizin alması dileğiyle
Mübarek bir zât varmış. Bir Cuma günü, Evde un kalmayınca merkebine yüklemiş buğdayı, Değirmene doğru koyulmuş yola...
Değirmene vardığında, çuvalı indirirken merkep kaçıyor. Merkebi aramaya çıksa, Cuma namazı kaçacak. Kendi kendine; "Sen nereye gidersen git, ben Rabbimin emrinden çıkmam, Doğru Cuma namazına gidiyorum.." diyor... Vakit giriyor ve huşû içinde ibadetini yapıyor...
Cumadan sonra bakıyor, merkep hâlâ yok... Tarlaya gitse merkep lazım. Un için zaten yine merkep lazım. "Ben şimdilik eve gidip biraz dinleneyim, sonra ararım" diye düşünüyor...
Eve yaklaşınca, ahırdan merkep sesi geliyor.
"Hanım, bu merkebin burada işi ne?" diyor. O da,
"Efendi, bugün ödüm patladı, az kalsın ölüyordum" diyor: "Bir aslan merkebi önüne katmış, bir o tarafa, bir bu tarafa, derken ahıra kadar getirdi. Ben de korkudan odanın bir köşesine saklandım. Pencereden baktım, aslan geldiği gibi gitti."
Adam; "Hanım, bu bizim merkep değil mi?" diye soruyor. Hanım da, "Evet bizim merkep" diye cevap veriyor. Adam şaşırıp kalıyor...
Hanımı bu arada, "Bey, senin karnın açtır. Taze un geldi, ekmek yaptım" deyince adam hayretle, "Hanım, un nereden geldi?" diyor. "Sorma bey! Komşumuz değirmene gitmiş, kendi unu yerine bizim unu getirmiş, yanlışlığı anlayınca da unu bize bıraktı. Yani unumuz geldi...
Sana bir haberim daha var bey! Bizim komşu bahçesini sulamış ancak kanalı açık unutmuş, bizim bahçe de sulanmış!"
Mübarek zat, hanımından bunları duyunca ellerini açmış ve şöyle dua etmiş: "Allah'ım! Ben senin bir emrini yerine getirdim, sen benim üç ihtiyacımı gördün. Sana ne kadar şükretsem azdır Ya Rabbi..." '' Nasibe inanan yolda, Duaya inanan darda kalmaz...'
0 Yorumlar