Gerçekten çürümüş kurtlanmis annesini Esteban görüyor. Ayaklar Çürümüş Kurtlanmis ve Sinekler Böcekler Onun Etini Yiyor



"lemini oynatamıyor, başını döndüremiyordu. Parmakları fosil ayakları gibi pençe pençe olmuştu. Yatakta doğrulup oturabilme­ si için sırtına konan yastığın duvara dayalı bir kalasla beslenmesi gerekiyordu. Zamanın geçişi, kalasın duvar badanasında açtığı iz­ lerden okunabilirdi: bir çile yolu, bir ıstırap çizelgesi. Esteban, "Anneciğim," diye mırıldandı. Sesi göğsünün için­ de birden kırılarak hıçkırık halinde fışkırdı ve bütün acıklı anıla­ rını, yoksul geçen çocukluğunun bütün kekre kokularını, buz gi­ bi soğuk sabahlarını, yağı üstünde yüzen çorbalarını, yatalak an­ nesini, eve gelmeyen babasını, düşünmesini öğrendiği ilk günden beri içini kemirmekte olan öfkeyi bir çırpıda sildi. Öyle ki Este­ ban bunların hepsini unuttu; şimdi karşısında yatan bu tanımadı­ ğı kadının kendisini kucağında pışpışladığı, alnına dokunup ateşi­ ni yokladığı, ninniler söylediği, onun en sevdiği kitaptan sayfalar okuduğu o birkaç ışıltılı dakikayı anımsıyordu yalnızca. Annesi onun daha çocuk yaştayken sabahları erken erken işe gittiğini görünce kahırdan, akşamları eve dönüşünde sevinçten ağlardı, evet, benim için ağlardı, anacığım. Dofıa Ester elini uzattı ama hoş geldin demek için değil, onu kendinden beri tutmak için. "Yaklaşma, oğlum," dedi. Sesi hala oğlunun anımsadığı gi­ biydi, hiç bozulmamış, genç bir kızın sağlıklı, şarkımsı sesi. Ferula kısaca, "Koku yüzünden," dedi. "İnsana yapışıyor." Esteban o yıprak damıska yorganı çekince annesinin bacak­ larını gördü. İki tane örselenmiş, fil boyu direkti bunlar, cılk ya­ ralarla kaplı. Yaraların içine sinek sürveleri, kurtlar yuva yapmış­ lar, kendilerine yol oymakla uğraşıp duruyorlardı. Canlı canlı çürüyüp giden iki bacak, uçlarında iki koskocaman, uçuk mavi ayak ki parmaklarının tırnakları yoktu, çatlayacak gibi irin do­ luydular, kapkara kan ve bu lanet hayvanlar onun etini yiyorlar­ dı, annem, Tanrı aşkına, etimin eti. Dofıa Ester, "Doktor bunları kesmek İstiyor, canım," dedi o sakin, gencecik kız sesiyle. "Ama artık o yaşım geçti. Acı çek­ mekten yorgun düştüm. Ölmemin zamanıdır. Ama seni bir daha görmeden ölmek istemedim, çünkü bunca yıldan sonra, senin öl­ müş olduğunu düşünmeye başlamıştım. Belki mektuplarını ablan yazıyordu; beni hiç değilse bu acıdan esirgemek için. Şöyle ışığa" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar